Türkiye’de herkes futboldan ve otomobilden anlar, bir de tanıtımdan anlasak

Türkiye’de hemen herkesin uzman olduğu iki alan vardır… Birincisi hiç tartışmasız futbol. Diğeri de otomobiller. Türkiye’de herkes futboldan ve otomobilden anlar, bir de tanıtıdan anlasak

Herkesin bu iki konuda verecek bir aklı, aklı yoksa bir fikri mutlaka vardır.

2-3 yıldır turizm sektörüyle haşır neşir olmamdan mütevellit, bu ‘herkesin uzman olduğu’ iki alana bir üçüncüsünü de ekleyebilecek duruma geldim.

O da şu: Türkiye’de her kesimden hemen herkesin uzman olduğu bir konu da Türkiye’nin tanıtımı meselesi.

Verin bana parayı, bakın nasıl tanıtıyorum ülkeyi” iddiasındadır birçok kişi.

Parayla tanıtımı ben de yaparım.

Mesele parasız yapmak.

Onlarca, yüzlerce kişi elde projeler bakanlığı, şirketleri, sivil toplum örgütlerinin kapısını aşındırır. Projelerini anlatmak ve tabii ki kaynak sağlayabilmek için randevu peşinde koşar.

‘Çok iyi, ses getiren, olumlu sonuç veren tanıtım kampanyaları olamaz’ demek mi bu?

Elbette olabilir.

Ama kampanya süresi kadardır etkisi.

Geçen hafta alamadığımız Euro 2024’ün tanıtım filmini izlemedim. Bilinçaltımda ne olduğunu bir türlü anlayamadığım bir nedenden dolayı da hâlâ izlemeyi reddediyorum. Ama Nusret’in neden tanıtım filminde yer aldığına ilişkin tartışmalardan kaçabilmek mümkün değil.

Mesela Nusret’in yaptığı tanıtımlar kötü mü? Eleştirilebilir ama ‘kesinlikle kötü ve işe yaramaz’ demek haksızlık olur.

Sadece ülkenin ‘olumluluklarıyla’ köklendiremediğin, sürekli kılamadığın hiçbir tanıtımın sürekli etkisini bekleyemezsin.

Formula 1, İstanbul’un tanıtımında olumlu rol oynamıştı.

Nusret’le birlikte her alandan birilerini, bir şeyleri bu silsileye ekleyemediğin sürece orada öylece takılı kalır…

Peki süreklilik nedir? Minik bir örnek:

Bir Amerikan filminde bir Alman otomobiliyle bir Amerikan otomobilin kıyaslaması olan bir dialog duyarsınız. Çoğunlukla da Alman markaların lehinedir.

Sonra başka bir filmde duyarsınız.

Sonra bir başkasında.

Film ve dizi yıldızı 25 otomobil

Türkiye bu tür tanıtımı yaşadı

2003 yılından itibaren İstanbul’un turizmde yaşadığı mucizevi bir dönem anlatmaya çalıştığım tarzda bir silsilenin sonucundaydı…

Türkiye’nin futboldaki başarıları, Eurovision birinciliği, İstanbul’daki Eurovision Şarkı Yarışması’nın estirdiği rüzgar, çeşitli uluslararası futbol organizasyonları, dünyaca ünlü isimlerin stad konserleri, Orhan Pamuk’un Nobel’i alması, İstanbul’un Avrupa’nın Kültür Başkenti seçilmesi….

Dünya haber trafiğine düşen ‘olumlulukların’ çokluğu…

Vesaire vesaire…

Sonuçta dünya çapında moda haline gelen bir şehir oldu İstanbul.

Bütün bunlar, 2015-2016 yılında her şey tersine dönene kadar İstanbul’a her yıl fazladan bir milyon turist sağlamış, turist sayısını 10 milyonun üzerine çıkarmıştı. Her ülkeden para harcayan, kaliteli turist anlamında…

Sonrasında maalesef sürekli kılamadığın bir süreç…

Bir dizi olumsuzluklar zinciri…

Yabancı TV’lerde, gazetelerde olumsuz haberler…

Bugün itibariye eski -çok da eski değil-günlerine dönmeye çalışan bir İstanbul turizmi…

Peki bunun otomotivle ne ilgisi var?

Takımların sponsoru olan otomotiv şirketleri, sporu her zaman destekliyor.

Türkiye’yle, İstanbul ile ilgili her konunun izdüşümünü sektörlerde görebilirsiniz.

Türk otomotivinde son 15 yıldır gerçek bir başarı silsilesi yaşanıyor.

Hem de çok somut şekilde.

İç pazar bir yana ihracat ve üretimde Made in Turkey’in böylesine haklı bir gurur verdiği başka alan yok…

Bu başarı, sektörün yanı sıra Türkiye’de sanayinin önünü açtı, uluslararası alanda olumlu tanıtımına vesile oldu…

Malum son 6 aydır bu olumluluk zinciri olumsuzluklara döndü…

Kötü haberler arttı…

Bir de bu olumluluğu kaybedip, sonra fellik fellik geri dönüşü aramayalım…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.