Türkiye’de artık her otomobil ‘dream car’

İstediğiniz modelden elimizde yok…

– Peki alternatif olabilecek falan model?

(üst sınıfta bir modeli söyleyerek) X modelinden başka model yok elimizde.

– Gelir mi yakın zamanda?

Ay sonunda bekliyoruz.

-Fiyat değişir mi?

Sanmıyorum ama donanım değişebilir.

– Donanımda eksiltmeler ya da büyük ihtimal eklemeler olabilir demek istiyorsunuz

sanırım.

Evet olabilir

– Sıra yazıyor musunuz?

Hayır yazamıyoruz…

Türkiye’de araba bulmak zor; her model dream car yani rüya otomobil

Öylesine bir bilinmezlik hali…

Yukarıdaki diyalog bir süredir radarımda olan ve almak için umutla matrah güncellemesini beklediğim bir model için bizzat benimle bir yetkili satıcı arasında geçti. Kağıt üzerinde böyle olduğunu biliyordum ama bizzat tanık olunca buz gibi geliyor insana. Başka markanın aynı sınıfta başka bir modeline yönümü çevirebilir miyim diye baktım. Aşağı yukarı aynı konuşmalar. Piyasada olanları da son matrah güncellemesiyle kapmış kapabilen. Şapka çıkarıyorum bu hıza elbette…

Yeni farkettim ki, artık aklı başında, ciddi çalışan satıcılar sıra bile yazmıyor… Ciddi miktarda kapora bırakmak isteseniz de. Çünkü kimse süre veremiyor. ‘Öylesine bilinemezlik hali’nin açılımı da bu noktada ortaya çıkıyor zaten. Sadece içerinin değil dışarının da bilinemezliği… Çip krizi, Almanya’daki sellerin üretimi aksatması vs…

Otomobillerin amaçtan araca evrildiği 10-15 yılı bizzat yaşadım. Amaç olduğu önceki dönemlere tanık oldum. Son 2-3 yıldır yeniden amaca dönüşmesini ve dönüştüğü yerde uzunca bir süre kalacağı hissini de yaşıyorum maalesef… Oysa ki bir dönem (doğru veya yanlış ekonomik politikaları konu dışında bırakarak) hiç aklımızda yokken bile markete girer gibi bir yetkili satıcıya girip yeni bir otomobil alıp çıktığımız bir dönemi yaşadık hep birlikte. Şimdi ise bizim gibi faniler için günler, haftalar, aylar hatta yıllarca plan yapmak gerek, ÖTV başta olmak üzere indirim kovalamak gerek, matrah güncellemesi beklemek gerek. Gerek de gerek…

Karamsar olmayayım diyorum ama daha önce de dile getirdiğim gibi yakında otomobilde alt (muhtemelen en alt) ve üst (muhtemelen epeyce üst) olmak üzere iki ana sınıf kalacak. Böyle giderse çok değil yakın zaman sonra yüzde 99’u beyaz veya gri, düz vites, neredeyse sıfır donanımlı, benzinli 9-10 model kalacak piyasa. Üst sınıf (kastın en üstündeki), tepelerindeki çakarlarla emniyet şeritlerinden ya da bilmem kaç liralık köprülerden, otoyollardan geçip gidecek… Ne yani seninle benimle aynı yolu mu paylaşsınlar! Arada küçük bir miktar da orta sınıf belki kalır.

Bu düşünceler zihnimden akıp giderken, sosyal medyada gazeteci arkadaşlarımın art arda Twitter, Instagram, Facebook paylaşımlarını farkettim…

Flaş flaş flaş’ tadında.

  • “Dacia Duster’ın fiyatı belli oldu.”
  • “Dacia Duster 199 bin TL’den başlıyor.”

Paylaşımların başlığı hep aracın fiyatı üzerine.

Fiyat Türkiye’de her zaman belirleyici olmuştur. Ama bugün doğal olarak hiç olmadığı kadar belirleyici halde. Ama bugün piyasanın en ekonomik modellerinin en çok konuşulanlar olması… Ne bileyim, nasıl diyeyim işte.

Yenilenen modeli yakından tanımadım ama eminim modelde çok ciddi iyileştirmeler olmuştur. Eminim çok iyi olmuştur.

Eminim çok güzel olmuştur.

Benim olsa kullanır mıyım? Elbete kullanırım.

Ukalalığa ve hadsizliğe düşmeden, çam devirmeden, kırıp dökmeden bir şeyi söyleme çabasındayım şu anda ve işte söylüyorum: En nihayetinde Dacia işte. Sadece Türkiye’nin değil dünyanın de en ekonomik modellerinden. Keşke üretilen her modeli alıcı gözüyle daha fazla konuşabileydik. İhtiyaçlar belirleyicilikte birinci planda olasaydı, fiyatlar ikinci planda kalsaydı. Ama Türkiye’de sınıfı, donanımı ne olursa olsun her otomobile artık ‘dream car’ diyebiliriz sanırım…

Audi grandsphere konsept ile özel uçak konforu asfalta iniyor

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.