Ocak ayı otomotiv satışları

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) bu hafta Ocak ayı satışlarını açıklayacak.

Muhtemelen de son 10-15 yılın en kötü rakamları olacak bunlar… 

Piyasanın dinamiklerini takipten çok, yollardaki gözlemlerime dayanarak söylüyorum bunu.

Hem şehir içi hem şehirlerarası yollarda…

Şehir içinde sanki yollarda, toplu taşıma araçlarında -çok yoğun iş saatleri haricinde- hem insan hem araç trafiğinde son yılların en sakin dönemini yaşıyoruz gibi geliyor bana… 

Şehirlerarası yollarda son durum 

İşte asıl barometre de burası… 

Geçen hafta içinde Ege hattında yaptığım yolculukta piyasa kendini öylesine net bir şekilde hissettiriyordu ki… Elbette kış mevsiminin etkisi var, ama ben hiçbir kış mevsiminde yolları bu kadar boş görmedim. 

Bu birinci gözlem… 

İkincisi iç piyasaya yönelik otomotiv lojistiği neredeyse yok gibiydi değil, yoktu. 2-3 yıl öncesinde şehirlerarası yollarda vızır vızır dolaşan tırlar artık hiç görünmüyor. Üretici firmalar da ihracat hattına sıkışıp kalmış durumdalar. 

Üçüncüsü bence en önemlisi: 

Yaklaşık 800 kilometrelik güzergah boyunca kapılarına kilit vurmuş ama henüz tabelalarını indirmemiş, kiralık veya satılık afişleri asılmış 5-6 tane boş showroom… Bulundukları yerlerde sosyoekonomik etkileri en fazla hissedilecek olan da bu üçüncüsü… Bu arada halen işler durumdaki showroom’ların yok denecek kadar az olan aydınlatmaları ise iç burkuyor. Geceleri çoğunlukla karanlıkta. Genellikle servis ve showroom binalarının sadece çok küçük bir bölümü geceleri aydınlık bırakılmış. O da sadece 1-2 aracın üzerine denk geliyor. Geri kalan bölümlerde sergilenecek araç da yok muhtemelen.

Bu yokluk piyasayı nereye götürür bilmiyorum.

Varlıktan kaynaklanan ‘yok’ satışa değil, yokluktan kaynaklanan ‘yok’ satışa doğru yol alıyoruz sanki. 

Baksanıza bu yıl takvimde kaç yeni model var ki? Olanların da kaçı zamanında gelebilecek?

Peki piyasaya çıkabilecek durumda olsa da kaç kişi yeni modellerden heyecan duyuyor?

En önemli mesele şu andaki durumun ne kadar süreceği. Uzun sürmesi veya -umarım olmaz- kalıcı bir hal alması, tıkanıklığı açacak tedbirlerin alınmaması kalıcı hasarlar verebilir. 

Bir otomobil satmanın ve müşteri açısından alabilmenin koşulları, vergi indirimine rağmen ekonomik gerçeklikten uzaklaşıp gerçeküstü bir hal alınca başka ne olmasını bekleyebiliriz ki!

Otomotiv sektörü 2001 krizinde üretici açısından yönünü ihracata dönerek ayakta kalmıştı. İç piyasa büyüklükleri de hemen ‘küçülebilecek’ manevra alanına sahipti. O halde bile piyasa olumsuz etkilerini 3-4 yılda üzerinden atabilmişti. Bugünün 1 milyonluk satışa ulaşan pazarında yüksek oranlı küçülmelerin sancıları çok daha uzun yıllar hissedilebilir. 

Aşağıda söyleyeceklerim bugünün penceresinden size gerçek üstü gelebilir. 

Gümrük birliği sonrası dönemin en olumlu sonuçlarından biri tüketici açısından çok marka, bol model çeşitliğinin yakalanması oldu. Bu fiyat rekabetini de beraberinde getirdi. 50’ye yakın markanın 400 civarında modelinden, versiyonlarıyla birlikte 800’ü aşan model çeşitliliğinden bahsediyoruz. 

Peki parası olan için yokluk ortamında ‘yok’ satışın sonucu ne olabilir?

Çok parası olan için, yani zengin için sorun olmaz; özel sipariş, grey market falan o bir şekilde halleder de… 

Ortanın biraz üstünde sınıfta bir otomobil almak isteyen için ne olur?

Doğrusu benim aklıma 40 yıl kadar öncesinin otomobil bekleme sıraları geliyor…

Hani sağ aynaların bile opsiyonel olduğu bekleme sıraları.

Ama bu sefer seçenek ‘olmadığı’ için değil, seçenek ‘sunulamadığı’ için… 

Kimse bugünün teknolojisinde -ve de gerçeklerinde- sağ aynayı opsiyonel yapmaz ama gelen malın mekanik, donanım vs içeriği çok mütevazı noktalara gerileyebilir… 

Sebebi de eskiden olduğu gibi tamamen veya kısmen kapalı ekonomi değil; satıcı içeri kapanmak zorunda kaldığı, maliyetler yüzünden dışarıdan mal getirmekte zorlandığı, daha doğrusu getirdiği malı piyasa gerçeklerine uydurmak zorunda olduğu için olacak. 

Olmaz olmaz demeyin!

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.