Şirket satın alma: Migros, Beymen ve şimdi de Temsa satışı

Birincisi Migros. Sonrasında yeniden yerliye geçti ama eski büyüsü de bozuldu sanki. İkincisi Beymen… O kadar ‘Türk’ geliyordu ki bu marka bana… Ve üçüncüsü de Temsa satışı… En üzüldüğüm de üçüncüsü. Çünkü dünya markası olma potansiyeli taşıyordu demeyeceğim.” Şirket satın alma operasyonları arasına Temsa satışı da dahil oldu. Ve operasyonunu devamı olumsuz görünüyor.

3-4 yıl kadar öncesi…. Ünlü bir işadamı, kendi başarı öyküsünü anlattığı kalabalık bir sohbet toplantısında; günün koşullarına göre ne kadar da doğru ve kazançlı kararlar aldığını anlatıyordu.

İstiklal Caddesi’nde mülk sahibi de olduğu nostaljik mağazasını (Vakko değil) kapatıp, bir telekomünikasyon şirketine kiraya vermiş ve 3-4 kat daha fazla gelir etmeye başlamıştı. İnşaat ve gayrimenkul sektörünün zirve yaptığı günler. Mesele mağazanın zarar etmesi değil, mülkün kiradayken daha fazla para getirmesiydi. Kendince ekonomik sisteme eleştiriler de getirdiğini sanıyordu. Ancak yaptıklarıyla, eleştirdiklerinin devamına ne kadar yardımcı olduğunun farkında değildi ya da farkında değilmiş gibi davranıyordu.

Bir insan, bir marka; ne kadar para getirirse getirsin geçmişini, geçmişinin köklülüğü ve görkemiyle ilgili sembolleri niye siler? Hangi AVM’deki mağaza, tarihi bir caddedeki, tarihi bir mağazanın saygınlığını verebilir? Onlarca mağazanın yanında bir de eskisi kalsa olmaz mıydı? Aynı işadamı, Avrupa sokaklarına yolu düştüğünde, yaşadığı nostaljik havayı ballandıra ballandıra anlatıyordur muhtemelen.

Finansal olarak yerinde ve doğru bir karar olabilir. Ya insani açıdan…  ‘Verimsiz gibi görünen işleri sona erdirmek’ isimli maskeler taşıyan işler bunlar. Şirketin acil paraya mı ihtiyacı vardı? Hâlâ ortalarda olduğuna göre mesele acil para değildi. Zaten bir markanın geleceği bir mağazanın kira gelirine bağlıysa…

Kök salamama sorunumuz var

Kendimizle ilgili bir klişenin çok doğru olduğunu düşünmeye başladım ben artık. Bizim çok ciddi anlamda kök salamama sorunumuz var. İçimiz sıkılıyor, yüreğimiz daralıyor… Bir an önce işimizi halledip başka para getiren mecralara dalıp gitmek istiyoruz. Torunlar için onlarca yıl sonra değer kazanacağı varsayımıyla her köşede arsa kapatmayı çok seviyoruz, o da ayrı bir ironi. Bu kadar satmayı (özellikle de sahip olduklarımızı) seviyoruz da dünyanın en iyi tüccarları unvanına mı sahibiz? Elbette ‘hayır’…

Aynı şey binbir güçlükle yarattığımız markalar için de geçerli.

Bu ülkede yabancılara satıldığında beni kalbimden yaralayan üç marka oldu.

Birincisi Migros. Sonrasında yeniden yerliye geçti ama eski büyüsü de bozuldu sanki.

İkincisi Beymen… O kadar ‘Türk’ geliyordu ki bu marka bana…

Ve üçüncüsü de Temsa…

Elektrikli otobüs Avenue tanıtımı Sabancı Holding önünde yapılmıştı.Temsa satışı ile resmin arka planı değişti.

En üzüldüğüm de bu üçüncüsü. Çünkü dünya markası olma potansiyeli taşıyordu demeyeceğim, zira hali hazırda yüzde 100 yerli sermayeli bir dünya markasıydı. İstikrarlı büyüyordu. Know-how’ı vardı.

Sabancı Holding Temsa Otobüs’ü kime sattı?

Temsa’nın Avrupa’nın büyük pazarlarında ulaştığı çift haneli pazar payıyla ilgi kaç haber yaptığımı hatırlamıyorum bile… Bunu bizzat da teyit etmiştim. 10 yıl kadar önce bir markanın test sürüşündeydik. Fransa’nın kuzeyinde bir yerlerde orta büyüklükte bir kasabadan geçiyorduk. Kasabada festival tadında bir hafta sonu eğlencesi vardı. Tüm yollar kapalıydı. Mecburen biz de iki saate yakın mola verdik. Festival alanında sıra sıra otobüslerin hemen hepsinin Temsa markası taşıdığını görünce ne kadar da gurur duymuştuk…

10 yıla yakın bir süredir yerli otomobil üretmeye çalışırken, eldeki diğer ‘yerli’ bulgurlardan oluyoruz…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.