Lüks makam aracı mı?

Gecenin birinde Paris’te Rivoli’ye paralel daha küçük bir caddeyi dört kadın arşınlarken kafamdaki sorunun da yanıtını bulmuştum…

Soru şuydu:

– Bir insan niye hem iş hem özel hayatında belki (çünkü hiç saymadım) 20 kez geldiği bir şehri 21. kez ziyaret etmek ister ki? Hem de dünyada görmek istediği yerler listesi hâlâ çok uzunken…

Bu soru üzerine bir kitap yazılabilir. En azından ben yazabilirim. Başka bir soruyla devam edeyim.

– Metroya binmek insanı niye mutlu eder?

Soruyu farklı şekilde sorayım…

– Paris gibi bir şehirde (veya Londra’da, New York’ta) toplu taşıma aracına binmek hiç statü sorgulamasına yol açmazken, neden İstanbul’da metro veya metrobüsü kullanmak, hatta taksiye binmek sizi hayattan soğutur?

-Sanki araba kullanmak soğutmuyor…-

 

 

Sorunun yanıtını hepimiz biliyoruz değil mi?

Bahsettiğim yerlerde… Kuş gibi hafif hissediyorsun. Zamandan kazanıyorsun. Araba kullanmak yok, park yeri bulmak yok, taksi bulma sorunu yok. Öylesine bir ağ kurmuşlar ki, şehrin bir ucundan bir ucuna tek bir biletle gidebiliyorsun.

Bir de metroda ‘Bu kadınların gece yarısı burada ne işleri var. Kesin kaşınıyorlar’ bakışlarını hissetmiyorsun…

Falan da…

Asıl neden size sunulan ışıltılı bir kent paketi sanırım. O ışıltılı paketin içinde diğer pek çok şeyle birlikte metro da var. Taksi de, lüks araç da, yürümek de, otomobil kiralamak da var… Tercih sizin… Mesela o ikonik taksilere binmek de Londra’da paketin bir parçası değil mi?

Oralarda herkes olabildiğince birey.

Hani Prens William halktan bir kızla evlendi ya. Kraliçe ‘royal’ değil diye, annesi hostes babası havaalanı görevlisi olan Kate’i istemedi de, sonuç ne oldu? Onlar evlendi, bizler şaşırdık. Şaşırmayın. O tip şaşkınlıklar bizim oryantal dünyamızda kaldı sadece.
Prens William ile Kate aynı okulda okudu yahu.
İlk çocukları George, daha geçenlerde günlük ücreti 33 sterlin olan, devlet yardımı alan orta halli çocukların gittiği anaokuluna başladı.

 

Metroya veya diğer toplu taşıma araçlarına binmek sizi daha az birey yapmıyor.

Peki süper lüks bir makam aracı daha çok birey yapıyor mu?

Söz konusu olan yine bizim oryantal dünyamız ise ‘evet.’

PARİS METROSU

Paris’te metrodan inip kişi başı 100-200 Euro vereceğiniz bir restorana girmenizi kimse yadırgamıyor. Ya İstanbul’da? Lüks otomobilinizin anahtarını şöyle havalı havalı, göstere göstere valeye bırakamıyorsanız siz niye gidiyorsunuz ki zaten oraya!

Ah olgunlaşmamış ruhlar, tamamına erememiş birey olma halleri…

Biz Paris’te dört kadın üç gün boyunca hep metroyu tercih ettik. Sadece havalimanından şehre gelirken, bir de dönüşte taksi kullandık.

İstanbul’a dönüşte, Suudi Arabistan Kralı’nın İstanbul’da kiraladığı 500 lüks aracın fotoğrafı ilişti gözüme. Sanki bizim ‘devlet böyyükleri’ farklı… Sadece paranın sağladığı nicelik farkı var. Bir danışman da çıkmış bu lüksü eleştirenlere “O kiralanan araçlar sayesinde kaç çalışan evine ekmek götürdü biliyor musunuz” diye savunmuş.

Birinin süper lüksü diğerinin karın doyurması… Doğrusu günümüz dünyası için tuhaf bir neden sonuç ilişkisi olmuş. Çalışanlar önceki hafta evine ekmek götüremiyordu yani ve gelecek hafta da götüremeyecek bu hesaba göre. Keşke o otomobilleri biz üretseydik de karnımızı doyurmak için bir kral gelsin diye dört gözle beklemeseydik. Ayrıca çıta daha karın doyurmak seviyesindeyse söylenecek pek de bir şey yok zaten.

Kendi küçük dünyamın hezeyanı mı bilmiyorum, ama sizce de sürekli makam aracına binmek zorunda olmak, temsil ettiğin toplumdan korunmak zorunda hissetmek büyük bir yük değil mi?

Arada bir sivilleşmek, bırakın metroyu, metrobüsü, kendi özel aracında bile ‘Haydi bir kaset koy da neşelenelim Semra Hanım’ diyerek yük boşaltmak gelmez mi insanın içinden…

Kendiniz o makam araçlarına kurulma karşılığında, hafta içi şehirde metro ve tren kullanıp, hafta sonunda sahip oldukları mütevazı veya lüks otomobilleriyle kendilerini kırlara vurabilen sağlam orta sınıflar yaratılabilseydi keşke…

İşte başta kendime sorduğum sorunun kendi açımdan yanıtlarından biri. Diğer yanıtları bana kalsın:

Bindiğin metronun, binemediğin ultra lüks makam aracından çok daha mutlu ettiği bir dünyanın parçası olabilmek bütün mesele…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.