Kamu spotu: Yayalar, sağdan yürüsenize – Belma Toprak

Bugün yazacağım konu biraz kamu spotu niteliğinde… ‘Biraz da tek derdimiz bu olsun’ dedirtecek türden.. Tercümesini ‘O kadar derdimiz arasında bir tek buna mı taktın’ şeklinde de yapabilirsiniz… Salgın süresince her birimiz istemsizce, kendi çapımızda huysuz ihtiyarlara dönüşmedik mi?

Bakın bu pandemi kelimesine de takık durumdayım. Salgın diye bir kelimemiz varken neden yabancı bir kelimeyi kullanıyoruz ki! Peki ben niye pandemi kelimesini kullandım. Şimdi de kendime taktım işte!

Araç trafiğinden daha fazla konuştuğumuz bir konu var artık, o da yaya trafiği… Bu aralar benim en çok konuştuğum da parklar ve yürüyüş yollarındaki yaya trafiği. Salgın öncesinde de, salgın sırasında da evden çalışan, günde 1.5 saat kadarını yürüyüşe ayıran biri olarak şu aralar yaya trafiği, araç trafiğinden daha önce geliyor kişisel gündemimde…

Bir ülkenin, bir toplumun medeniyet düzeyini anlayabilmek için küçük bir deney öneriyorum size. (Burada medeniyeti sağlayan kriterlerden biri olan davranış biçimlerini; toplu yaşam kurallarına uyabilmeyi kastediyorum. Elbette medeniyetin başka birçok kriteri var. Bu açıklamayı: ‘Yüzde 100 ırkçı biri, toplu yaşam kurallarına uyuyor diye medeni midir’ diye sorabilecek olanlar için yapıyorum. Elbette değildir. O da kriterlerden biridir.

Deneyimize dönelim:

İki kişinin sığabileceği bir kaldırımda sağ taraftan ilerliyorsunuz. Karşıdan da iki kişi yan yana geliyor. O iki kişi tek sıra haline geçiyorsa sorun yok. Yok eğer ikisi de üzerinize üzerinize gelip, sizi yana doğru ittiriyorsa ya da kaldırımdan atıyorsa yaşadığınız toplumda size, bize, hepimize kolay gelsin…

Her gün 1.5 saate yakın yürümeye çalışıyorum demiştim. Her yürüyüşümde yolun en sağına geçip kimseye bulaşmamaya, fiziki mesafeyi de korumaya çalışıyorum. Enerjimizi akıtacağımız bir tek bu kaldı zaten.

Sağdan sağdan giderken habire üzerime üzerine gelen insanlar… Hepinizde İngiliz kanı mı var? Yolun kendi tarafınıza geçsenize… Covid öncesi yürürken kendi yolumdan çekilmek gibi bir alışkanlığım yoktu. Üzerlerine üzerlerine giderdim, mecburen çekilirlerdi. Şimdi ise sosyal mesafenin gözü kör olsun. Çoğu zaman çekiliyorum artık. Pes ettim yani…

Bir de çoğul yürüyenler var. Parklarda, yollarda, AVM’lerde, sahillerde, okul bahçelerinde dikkat edin. Tüm arkadaş grupları yan yana yürür. Nasıl bir egoysa bizdeki, kimse arkada kalmak istemez. Mesela 5-6 kişilik bir ergen grubuna dikkat edin, Menemen testisi gibi yan yana dizilirler yürürken. Siz karşıdan tek kişi gelirken bir tanesi bile size yol vermez; bekler ki siz yürüyüş yolundan çıkıp gruba yol verin. Ancak vücut diliyle yoldan çekilmeyeceğinizi hissettirirseniz biri lütfen çekilir.

Çekirdek aile modeli ayrı bir türdür. Anne, baba, bir çocuk pusette, bir çocuk ortada… Darmadağınıktırlar. Biraz ‘toparlanma’ uyarısı yapsanız, hemen suçu çocuklarına bir de uyarana atarlar: ‘Çocuk o n’aaapalım…’ Hata çocukta değil, sizde zaten! Hep derim Türkiye’de çocuk değil, ebeveyn sorunu vardır. Ebeveynler ekseriyetle etraflarındakilerin de çocuklarının büyümesine dahil olmasını ister nedense… Çocukken yüzde 100 özgür bıraktığı çocuğu 15-16 yaşından itibaren sıkmaya başlarlar. Halbuki tam tersini yapsanız…

Elinde telefonu olanları da unutmadım elbette. Bunlar da ikiye ayrılıyor. Birincisi telefona bakarken üçüncü bir göze de sahipmiş gibi gelir. Çarpacak sanırsınız, bir adım kala çekilirler. İkincisi ise hiç istifini bozmadan sizin yolunuzdan bile yürüyor olsa çekilmenizi bekleyenler, ‘banane onlar beni görsün’ diyenler. Bu ikincisi o kadar  emindir ki kimsenin ona çarpmayacağına…

Hiçbir toplum yüzde 100 medeni değildir. En gıptayla baktığımız İsveç’te, Japonya’da bile farklı şartlarda öylesine davranış biçimleri ortaya çıkar ki, şaşırır kalırsınız. Mesela otobüs sırasındaki bir İngilizi medeni yapan bir dakika sonra başka bir otobüsün daha geleceğini bilmesindendir. O başka bir otobüs gelmezse…

Bireylerin uygar olmasındam daha da önemli olan yönetimlerin uygar, aydın, ileri görüşlü ve hesap sorabilir olmasıdır. Bakın ‘uygar’ olarak kabul edilen Amerika’da son 4 yıldır yaşananlara, kısmen İngiltere’de olanlara. Yönetimler uygar olmazsa neler olabileceğinin bir demosu gibi adeta…

Ben mi?

Tam bir huysuz ihtiyar oldum çıktım bu süreçte. Bazen gayrimedeni de oluyorum kesin.

Kedi, köpeklere bile ‘Sağdan yürüsenize beaaa’ diye bulaşacağım.

Araç trafiğini tercih edeceğim neredeyse…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.