Son bakış…

 

Sattığı otomobillerin en düşük fiyatı 300 bin Euro’ydu.

Bu sözlerden sadece bir hafta sonra bir uyuşturucu kaçakçısı yakalanmıştı. Bir yanında bir polis, diğer yanında bir diğeri. Kelepçeli şekilde işyerinden çıkarılırken bir dizi lüks otomobile bakarken fotoğraflanmıştı. Basına da markanın adı verilerek  ‘…ye son bakış’ diye yansımıştı. Garajındaki basına marka yansıyan 15 lüks otomobilden ikisi bu genel müdürün sattığı markaydı. Hem de en son modelleri… Grey markette olmayanlarından. 

 

Röportajın ilerleyen dakikalarında ‘O zaman Türkiye’nin en rahat genel müdürü sizsiniz’ dediğimde biraz da kızarak şiddetle karşı çıkmıştı: “Olur mu o müşterilere ulaşmak için ne kadar uğraşıyoruz biliyor musunuz?”

Bilmiyordum ama bir röportajdan parlak bir konu çıkmadıysa, en azından başlık çıkarmak gerektiğini biliyordum. Ben de başlık çıkarmaya çalışıyordum, itiraf ediyorum.

 

ARTIK SEÇENEK ÇOK 

 

O genel müdür, ürünlerinin çok kaliteli olduğu için müşteri sorunlarının olmadığını anlatmak istiyordu. Elbette öyleydi. Bunu tartışmaya bile gerek yok. Tabii ki piyasada ağır bir ekonomik kriz yaşanmıyorsa her kaliteli arz, karşılığını bulur mutlaka. Ama markalar için sorun şu ki, her kaliteli ürünün bir ya da birkaç muadili var artık. Üç aşağı beş yukarı her marka fiyat kalite oranını bir şekilde tutturmaya çalışıyor. En ekonomik olanından en pahalı olanına kadar.

Bak yine bir anekdot düştü aklıma. Başka bir lüks markanın yetkilisi anlatmıştı, Susurluk kazasıyla başlayan skandallar dizisinde adı geçenlerden birine iki gün boyunca nasıl ‘brifing’ tadında sunum yaptıklarını. Sunum başarılı tabii, almış şahıs lüks otomobili. Hatta sonra gitmiş bir tane daha almış.

 

vosvos

 

AMAÇ DEĞİL ARAÇ

 

Müşteriyi siz değil, müşteri sizi seçer, nokta. Siz ürünü seçersiniz, hedef kitleyi belirlersiniz, o kitleye ulaşmak için stratejiler oluşturursunuz. Ürün de iyiyse sorun yok. Hayat şartları, trafik şartları yüzünden bir çokları için otomobili amaçtan çok araç haline dönüşmüş durumda zaten. Arz ile talep arasındaki süre sizin ikna kabiliyetinizin bir aynasıdır.

 

Her yıl dünya çapında her yıl 90 milyona yakın araç üretiliyor. Sadece Türkiye’de 50’ye yakın markanın 400 civarında binek modeli satılıyor. Bir o kadar da model versiyonu var.

Siz otomobil satın alırken ilk önce rengine bakan sadece kadınlar mı sanıyorsunuz. İnanın bugün binlerce erkek kişisinin de renkten öte pek fikri yok.

 

900 cc’den başlayarak bilmem kaç bin motor olmasını umursamayanların sayısı hiç azımsanmayacak boyutta. Ama ‘bu fiyata bu bu bu var, ha unutmuşuz şu da var, ön camından da panoramik manzara harika ha, yıldızları seyrederseniz ne güzel’ derseniz reklam arasında dağılan dikkatleri çekebilirsiniz…

 

İşte o zaman aslanın ta midesindeki yemeği alabilirsiniz… Bütün mesele bir şasi bir motor dört tekerin üzerine artı nasıl ve ne kadar anlam yüklediğiniz… Moda tabiriyle ‘algı operasyonu’ yani. 

Ama bugün benim için, hiç kimse hiçbir otomobile 73 Vosvos’un sahip olduğu kadar anlam yükleyemez…


 

 

 

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.