Sınıfların kardeşliği

 

Bir gün gelecek her model bir segmenti temsil edecek. Her modelin sadece kendisini ifade eden bir sınıfı, dünyası olacak…

 

“Otomotiv dünyasının kalbi bir kez daha Paris’te atıyor…”  15 yıldan fazla bir süredir her iki yılda bir buna yakın bir cümleyle başladım Paris Otomobil Fuarı’na yönelik haberlerime. Bu kez Paris’de değildim. Ama yine de fuar merkezinden gelen kalp atışlarının sesini duymamak mümkün değil. Heyecan aynı heyecan… 200’e yakın yeni otomobil, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren yenilikler, teknoloji şovlar vs…

 

Tüm yeni modeller tek bir çatı altında. Bu çatı altındaki modelleri izlerken de son yıllarda iyice öne çıkan ‘sınıf karmaşası’ da gözden kaçmıyor.  Hiçbir sınıfa sokamadığınız,

 

“Bu ne şimdi’ diye sorduğunuz otomobiller…  Artık uçuk kaçık, ticarileşmeye çok uzak duran modeller –birkaç teknoloji şirketinin tasarımları dışında-  pek yok.  Birçok konsept otomobil tasarım olarak neredeyse ticarileşmenin bir adım gerisinde sadece… Gözümüz de alıştı artık farklı tasarımlara. Farklı tasarımlarla birlikte sınıfsal farklılıklar da ortaya çıkıyor. Birkaç koldan yürüyen bir sınıf çatışması bu. Ama bu bildiğiniz sınıf çatışmalarından değil, sakin sakin, tatlı tatlı. Sınıfların kardeşliği de diyebiliriz bence buna. Herkes başka bir sınıra dalıyor. O taraftan bir şeyler alıyor, bir şeyler bırakıyor. ..

 

Hyundai-i20-2015

 

HAVALI BİR KELİME OLARAK SEGMENT

 

Gazeteci olarak otomotivle ilgilenmeye başladığım ilk yıllarda en sevdiğim kelimelerden biriydi ‘segment’. Çok havalı gelirdi bana söylemesi de duyması da… Sınıflar da gayet netti. A, B, C, D, E, F… Her harf bir öncekinden daha büyük ve lüks olduğunu  ifade ediyor. Bugün yine bu başlıklar geçerli. Ancak bu başlıkların alt kırılımlarına baktığınızda olayın çok bilinmeyenli bir denkleme doğru gittiğini görüyorsunuz.  Otomotivcilerden de  “Bu otomobil B segmenti ama o bildiğiniz B’lerden değil. Bizim modelimizde C segmentinden de özellikle bulursunuz. Hatta D’den bile esintiler” var minvalinde cümleleri çok sıklıkla duyuyoruz artık.

 

TÜKETİCİYE YARIYOR

 

Benzer konular kasa tiplerinde de yaşanıyor. Oysa ki eskiden ne kolaydı. Sedan diyor başka bir şey demiyorduk.  Biraz da hatchback -hala bile yazarken yanlış yapmayayım diye kontrol ettiğim bir kelime-, şimdilerde Türkiye pazarında pek de esamesi okunmayan station wagon… Tüketicinin  hangi sınıfa yerleştireceğini bilemediği örnekler o kadar çok ki artık. Bugün bir showroom’a gidip “ Ben sizin şu ‘B-Crossover’ modelinizi istiyorum” diyenlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordur herhalde. Pek de önemi yok aslında. Otomobil fiyat ve kalite oranını tuttursun, biraz da havalı olsun yeter!  Sonuçta da modeller arasındaki ‘sınıf çatışması’ndan her durumda tüketici kazançlı çıkıyor.  

Her otomobil bir dünya…   

Bana kalırsa bir gün gelecek her modelin kendi dünyası olacak. Demek istediğim,  her otomobilin kendine ait bir segmenti, sınıfı olacak. 

  

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.