Renault’nun yeni dönem otomobili Symbioz

Otonom sürüş teknolojilerinde dördüncü seviye (Autonomy 4.0) için hazırlanan Symbioz hakkında şaşırtıcı bilgiler ortaya çıktı. Renault’nun 2030 yılına kadar devreye alacağı otomobil teknolojilerinin demo aracı olarak geçtiğimiz eylül ayında Frankfurt Otomobil Fuarı’nda ortaya çıkarılan Symbioz, tasarımına dikkat edildiğinde Megane hatchbac başta olmak üzere markanın genlerini taşıyor.
Otonom teknolojisinde dördüncü seviye demek tamamen aracın kontrolünü sizden alıp, yol şartlarını okuyarak hareket edebilen teknoloji olarak derecelendiriliyor. Yani en üst seviye…
Yüzde 100 elektrikli motorla çalışan Renault Symbioz Consept arkadan itişli ve 500 kW yani 670 beygir güç üretebiliyor. Ek olarak gerek duyduğunda enerjisini ön tekerleklere de aktarıp, 4 çeker haline gelebiliyor.
 En iyi performansı sağlamak için iki adet elektrik motor arka tekerleklerin ortasına yerleştirilmiş. Bu arada arkada Renault Megane serisinde kullanılan C formlu aydınlatma unsurları dikkat çekiyor.
lOtomobilin içinde ise değişik bir ortam söz konusu. MEvcut bir çok otomobilde adeta vitrine konulan tv gibi duran multimedya akranları, bu konseptte de aynı özelliğini koruyor. Ekran büyüyerek, tam ölçekli bir pad haline gelmiş ama konsola gömülmemiş.
Ön panelde artık çift ekranın görev yapması şimdi bile kullanılan bir teknoloji. Dokunmatik ekranların hassasiyetini artması, yeteneklerinin genişlemesi ve programlanabilmedeki pratiklik ve zenginliği otomobillerin içindeki mobiliteyi de basit hale getiriyor. Büyük ekran yandaki sürücünün araçtaki bilgi-eğlence sistemine daha kolay müdahale etmesine de izin veriyor. Aracın otonom olduğu ve sürücünün tüm dikkatini yola vermek zorunda kalmayacağı dikkate alındığında, yan yolcunun da ekrana müdahalesinin kolaylaşması önemli bir pratiklik gibi duruyor.
Otomobiliniz yol alıyor ve siz sanal gerçeklik gözlüğünüzde üç boyutlu filminizi izliyorsunuz. İsterseniz kitap okumak veya uyumak da mümkün görünüyor.
Konsept aracın arka camı yerine evdeki duvarı andıran bir panel kullanılmış. Plastik teknolojisindeki gelişmeler, bu tür malzemelerin istenilen renk ve forma girmesine izin veriyor. Bu da araç içi çözümlerde plastik ürünlerinin kendine daha fazla yer bulmasına ve araçların hafiflemesine yol açıyor. Konsept aracın arka kısmında kullanılan “duvar” parçası da bunun bir ürünü. Adeta ahşap görünümlü bir salon ünitesi arkanızda duruyor gibi görünüyor. 
BMW, Mercedes ve Audi ibi Alman lükslerin en üst modellerinde uygulamaya başladığı bir tür “çağır-gelsin” sistemi Renault tarafından da hayata uygulanacak gibi. Bu araç, anahtar üzerinden wi-fi ile kontrol edilerek, evinizin salonuna kadar kendi kendine gelip, sizi içine alarak, yoluna devam edebiliyor. 
Ön ızgara yenilikçi bir ızgaraya ve iri bir marka logosuna sahip. Bu özelliklerin arkasında ise aracın elektronik beynine saniyede milyonlarca bilgi gönderen sensörler konumlanıyor.
Bu araç bir Megane olabilir mi? C formlu aydınlatmalar sis farlarını da içine alırken, gündüz LED’lerini de içeren üst ana grubun altında yeni ızgaranın uzantısı yer alıyor. Şık bir detay.
Kapı kollarındaki açma kapama tuşları 70’lerin mobilyalarını çağrıştırıyor. İri, işlevsel ve net. Herkes sevmeyebilir.
Kadife kaplı üst torpido gözü…
Yan aynalar yerine içeriye uzanan ekrandan kamera görüntüleri alınacak.
Yan aynalar, pardon kameralar…
Salona gel al beni…

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.