Otomobilsiz dünyanın dertleri

Sabahın kör bir saatinde beni havaalanına ulaştıracak olan araca doğru daire kapısından başlayıp sokağa kadar olan mesafeyi katederken, elimdeki çekçek valizin çıkardığı gürültü beni hayli rahatsız etti. Dışarı çıktıktan sonra birinci kat komşumun penceresine yakın bir noktada bu rahatsızlık, valizi çekerek değil, kulbundan tutup kaldırarak götürmeme neden oldu. Daha önce farketmediğim nasıl da kalitesiz bir gürültüdür bu…

Valizi elime alma eylemi, bilinçaltı ‘harddisk’ime kısa bir süre önce kaydettiğim bir bilginin kısa bir tezahürü olsa gerek. Otomobilsiz dünyalarda günlük yaşam pratiklerine ve bunun getirdiği ‘büyük sorunlara (!)’ tanık olmak bazen çok iyi geliyor. Bana göre insanoğlunun kullanımına sunulan en faydalı objelerden biri olan çekçek valizlerin, kısa bir süre önce ziyaret ettiğim Venedik’te nasıl da bir nefret objesi haline dönüştüğünü yeni öğrendim.

Gerçekten de yılda 20 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği bu kentte, kara trafiğine kapalı eski şehir merkezindeki otellerde kalan turistler, çekçek valizleriyle diğer birçok sesten ayrışan çok yoğun bir gürültü bulutu yaratıyor. Ve de inanılmaz biçimde valiz trafiğine neden oluyor… Bunun yanında valizlerini kendileri taşımak istemeyenler, taşıtma konusunda hatırı sayılır bir sektör yaratmış. Eski şehrin dar yollarında bu taşıyıcıları sıklıkla görmek mümkün. Hani otellerde bellboyların taşıdığı adını bilmediğim o valiz taşıyıcı el arabası benzeri taşıyıcılar. Daha doğrusu bildiğimiz hamal arabaları.

Evrenin ‘Murphy’ boşlukları bir şekilde doluyor işte…

Bu konuyu yazı haline getirmek için kafamda evirip çevirirken, Norveç, başkenti Oslo’da 2019 yılına kadar şehir merkezine her türlü aracın girişini yasaklamayı kararlaştırdığı haberini okudum. 350 bin aracı etkileyebilecek yasak, bu tip uygulamaların en kapsamlısı olacak.

Bir tekerlekliden kaçarken –zaten eski Venedik sokaklarına araç girmesi fiziki olarak mümkün değil- diğer tekerlekliye yakalanıyorsunuz. Ulaşım aracı olmayan, bilakis beden gücüyle bir yerden bir yere ulaştırdığınız ve motorlu taşıt niteliği taşımayan tekerlekliler gelip bulabiliyor sizi…

Bu arada Venedikler’in çekçek valiz rahatsızlığı öyle bir boyut almış ki, yerel yönetim valizleri çekerek değil, kaldırarak taşıma zorunluluğu getirmeye hazırlanıyormuş. Bir yıla yakın bir süredir gündemde olan bu uygulama henüz yürürlüğe girmedi, ama bugün yarın başlar diyorlar…

Tuzu kuru olmak… Ne güzel bir deyimdir, tam karşılığını bulur. Bu konuda da tam karşılığını bulmuş. Aynı zamanda da rahatsız edici bir deyimdir. Kendi ‘güvenli hayatının’ sonsuz kibrine bulanmış olanları aklıma getirir hep…

Ey turist gelmezsen gelme! Sokaklarında çekerek bavul taşımayı yasaklatacak kadar tuzu kuru olmak, nasıl bir duygudur acaba? Yerinde bir karar mı olur, olmaz mı, karar veremiyorsunuz bir türlü. Hem hak veriyorsunuz, hem de ‘bu nasıl saçma bir şey’ diyorsunuz…

Bu konuyu yazı haline getirmek için kafamda evirip çevirirken, Norveç, başkenti Oslo’da 2019 yılına kadar şehir merkezine her türlü aracın girişini yasaklamayı kararlaştırdığı haberini okudum. 350 bin aracı etkileyebilecek yasak, bu tip uygulamaların en kapsamlısı olacak.

Başlangıç olarak hangi noktayı kabul ediyorsunuz bilmem ama bugünlerde medeni dünya, başladığımız noktaya dönmek gibi sanki: Bolca beden gücü.

Bakalım evren Oslo’da boşlukları nasıl dolduracak?

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.